İşte Mudurnu Halk Dilinde yerini bulan yöresel deyimler:
A
Ayrıksa olmak: Herkesten, alışılagelmiş şeylerden farklı olmak. ( Bu pasta ayrıksa bir şey oldu.)
Avkırı olmak: Herkesten, herşeyden farklı olmak. Alışılagelmiş duruma ters düşmek.( Düğüne gitmemek çok avkırı olacak.)
Aklını fıydırmak: Aklı başından gitmek, çok şaşırmak. ( Seni aniden karşımda görünce, aklımı fıydırıyordum.)
Annacından bakmak: Karşısından bakmak.( Ben burada ölesiye çalışırken o, annacımdan bakıp duruyor.)
Ağızlım yüzlüm: Doğru dürüst, istenilen şekilde.( Şöyle ağızlım yüzlüm yemek yiyenedim.)
Avkırı soytarı: İstenilen şekilde olmayan, baştan savma yapılan iş.
C
Cığızlık yapmak: Oyunda mızıkçılık etmek.
Cımbıldaklık etmek: Hafif meşrep kadın gibi davranmak.
Canı acıklık etmek: Parasına veya bir eşyasına zarar geleceğinden korkmak.Cimri davranmak.
Cicik deyip gitmek: Ziyaretine gittiği bir yerden, çok çabuk ayrılmak. (Biraz daha kalın. Cicik deyip gidiyorsunuz her zaman.)
Cincombalak kılmak: Takla atmak.
D
Dil çırtmak: Güzel konuşmak için kendini zorlamak. Gülünç duruma düşmek.
Diline virdetmek: Diline dolamak.
Dingabak gitmek: Kafasının üstüne düşmek.
Dikdek bakmak: Sert bakmak.
Düşeyazmak: Düşmekten son anda kurtulmak. Düşme pozisyonuna girmek.
E
Elini ağzına çaldırmamak: Birini çok fazlasıyla meşgul etmek. Onun başka bir iş yapmasına engel olmak. ( Bu çocuk bugün, elimi ağzıma çaldırmadı; her işim yarım kaldı.)
Eline dutlaştırmak: Birisinin eline, herhangi bir şeyi alelacele vermek. ( Tombala oynayan hamımlar, bir kartela da benim elime dutlaştırdılar.)
Eşitmezden gelmek: Duymazdan gelmek.
Erişli argaçlı gidip gelmek: İ ş yaparken, zamanını iyi kullanmak. Bir şey almaya giderken, oraya götürülmesi gereken şeyi beraberinde götürmek.Eli kolu dolu gidip, eli kolu dolu dönmek.Böylece zaman kazanmak.
F
Feni feni dönmek: Telâştan ne yapacağını bilememek.( Ayşe’ye yemeğe gittik; feni feni döndü.)
Fehem etmek: Evhamlanmak. ( Deprem olacak diye fehem ediyorum, sabaha kadar uyuyamıyorum.)
G
Gücü kurumak: Çok bunalmak. ( Bilgisayarı kullanırken, pek gücüm kurudu. Bir türlü yapamıyorum.)
Gömgök dargın olmak: Birisine temelli küsmek. ( Fatma bana gömgök dargın.)
Gasiyan etmek: Kusmak
Gıran gomak: Çok sinirlenip, bağırıp çağırmak.Herkesi sindirmek.
Gözüne almak: Birine çok kin duymak.Sürekli o kişiyle uğraşmak. ( Ayşe beni gözüne almış bir defa; ne yapsam kızıyor.)
Gıra gitmek : Gurbete gitmek.
Gınamsıklık etmek: Bir konuda , gerekenden fazla titiz davranmak. ( Sen böyle gınamsıklık ettikçe, işin ter gidiyor.)
Göynü bulanmak: Midesi bulanmak.
Gımcıklanmak: Herhangi bir şeyi yapmaya karara verince, tez canlı davranmak, bir an önce girişimde bulunmak istemek.
H
Habar atmamak: Laf atmamak, birisiyle konuşmamak.
Hey Allahına kalkmak: Birden bire çok sinirli davranışlar göstermek.
Hapahap denk gelekalmak: Birisiyle aniden, hiç umulmadık yerde karşılaşmak. ( Pazar yerinde, Zeynep’le hapahap dengele kaldık.)
Hatırından çıkmak: Unutmak. ( Ekmek alması hatırımdan çıkmış.)
He şu başıma gelen: Bak sen şu olan işe.Şu başıma geleni gördün mü?
Hoşaf olmak: Kırılmak, parçalanmak. ( Mehmet düşmüş, diz kapağı hoşaf olmuş.)
Hamur yazmak: Yufka açmak.
Hora geçmek: Makbule geçmek.( Arkadaşın bana yardım etti. Çok hora geçti.)
Hora geçirmek: Yaptığını, istenilen, beklenilen şekilde yapmak. ( Ablam, yaptığı herşeyi hora geçirir.)
Hava yelli olmak: Avare olmak, sorumsuz davranmak.
Hışdınmamak : Hiç oralı olmamak.
Hiyonk hiyonk etmek: Konuşulmaması, sessiz kalınması bir durumda; yanındakiyle alçak sesle konuşmak.
Hartı hurtuna geçmek: Yaşlılık nedeniyle vücudun, bazı özelliklerini kaybetmesi.
I
Ingıraz gitmek: Hastalıktan bir türlü kurtulamamak. ( Bu çocuk ıngıraz gitti, büyüyemdi.)
İ
İçi bir kısım olmak: İç sıkıntısı duymak.( Şu çocuktan bir haber gelseydi ; içim bir kısım.)
İçine guylaşmak: Sıkıntısı, üzüntüsü veya acısı içine oturmak. ( Bacaklarımın ağrısı içime guylaştı.)
İçine dammak: Olacakları önceden hissetmek. ( Bunun böyle olacağı içime damdıydı zaten.)
K
Karnı yanmak: Birisi için çok üzülmek, içi yanmak. ( Savaşta ölenlere pek karnım yandı.)
Karnı varmamak: Birinin zor duruma düşmesine gönlü razı olmamak. ( Kızıma ceza vereceğim ama, karnım varmıyor.)
Karnı takılmak: Biri için endişe duymak, merak etmek.
Karnı arkasına yapışmak: Kötü bir olay olacak diye, sürekli huzursuz olmak. ( Bizim oğlan eve dönmedi hâlâ
; karnım arkama yapışıp duru.)
Karnı genişlemek: Sıkıntıdan, dertten kurtulmak.
Karnını çekip durmak: Kötü bir olay olacak diye, sürekli huzursuz olmak.
Karnı çürümek: Şüphelenmek.İ çine kurt düşmek.
Kuyruk tutmak: Dedikodu etmek.
Kıt görmek: Birisini veya herhangi bir şeyi, tam gözden kaybolmak üzereyken son anda görmek.
Keleve gibi dönmek: Misafire çok hizmet etmek. Onların ayağında dönmek.
Kepeksiz sağılmak: Başkasının yönetimi altına girmek. ( Bu adam da kepeksiz sağıyor beni.)
Kürtün yığmak: Rüzgârın etkisiyle, yağan karın, bir tarafa yığılması. (Yola , kar kürtün yığmış.)
L
Lafı damzırmak: Kinayeli konuşmak. ( Amcam lâfı damzırır konuşurken.)
Lâf gavutlamak: Kendisine söylenilen sözleri unutturmak için, ya da konuşulan konuyu unutturmak için, araya başka laflar sokmak. (Söylediklerim işine gelmeyince, laf gavutlamaya başladı.)
M
Müzmahal etmek: İyi bir durumu, iyi bir şeyi bozmak, berbat etmek. (Ayşe, kumaşı biçeyim derken müzmahal etmiş.)
Mahna bulmak: Ayıplamak.
N
Nerem deyonuz?: Nereniz ağrıyor?
O
Okuyuculuk yapmak: Birisinin düğününe, mevludüne, davetlileri kapı kapı gezerek davet etmek.
Ö
Öğür olmak: O’nsuz yapamamak. ( İki kardeş hiç ayrılmıyorlar birbirlerinden, iyice öğür olmuşlar.)
Öküz buzaladı: Hiç akla gelmeyen şey oldu.
P
Pangal yumak gitmek: İki kişinin yerde , sarmaş dolaş yuvarlanması, şakalaşması veya dövüş etmesi.
Parıl parıl etmek: Soğuktan, heyecandan veya korkudan titremek.
Pıyır pıyır giymek: Çok temiz, dikkatli giyinmek.Giyimine her zaman özen göstermek.
T
Türbesini tutuşturmak: Birisine çok büyük bir kötülük yapmak.
Tevatir etmek: Abartmak.
Y
Yalın ayak çama çıkmak: Korkudan ya da telâşeden ne yapacağını bilememek. ( Hava öyle soğuk ki; adamı yalın ayak çama çıkartıyor.)
Yapışaklık etmek: Titiz davranmak.İnce eleyip sık dokumak.
Yalabık olmak: Kaygan olmak. ( Çamaşır suyundan ellerim yalabık oldu.)
Yüzü yerde olmak: Alçak gönüllü olmak.
Yere beraber olmak: Alçak gönüllü olmak.
Yere kapaklanmak: Yüzünün üstüne düşmek.
Yüreği kalkmak: Çok korkmak. ( Gece kapı çalınca, yüreğim kalktı.)
Yürek gakgını olmak: Bir olayın etkisinde kalarak; sürekli herşeyden korkar duruma gelmek. ( Depremden beri yürek gakkını oldum.)
Yıkıp yemirmek: Sinirlenip, her tarafı alt-üst etmek. Kırıp dökmek.
Yalap deye gelmek: Bir şeyi hemencecik yapmak. Bir yere çarçabuk gidip gelmek. ( Ali’ye bir iş buyur; hemen yalap deye gelir.)
Yemek vurmak: Ocağa, pişirmek üzere yemek koymak.
Yangıştım yangıştım gitmek: 1- Beklenmedik bir durumla karşılaşınca, bulunduğu yeri terketmek zorunda kalmak.2- Yengeç gibi yan gitmek.
Z
Zıddına gitmek: Sinirine dokunmak, sinirlenmesine sebep olmak. ( Şu adam çok zıddıma gidiyor.)
MUDURNU HALK DİLİ / YÖRESEL KELİMELER
A
avkırı: Uygun olmayan.
ayrıksa: Alışılagelmiş duruma ters olan, değişik.
Agubat: Avukat
Avla: Bahçelerin , tarlaların etrafına çekilen korunak.
Afır: Hayvan yemi konulan uzun,çukur yem kabı.
Apdeslik: Eski tip lavabo.
Ameden: Aniden.
Artımık: Artan yiyecek, artık.
Afacafa: Zar-zor
Alager:Yarı olgun meyve.
Acık: Azcık.
Annı gabağına: Alnın ortasına.
Annaç: Karşı cephe
Allah emri: Deprem
Aşşap: Ahşap
Atık: Artık, şimdiden sonra
Allahısmalladık: Alasmarladık
B
Badılcan: Domates
Bahallı: Pahalı
Baynımak: Sağlıklı bir duruma gelmek. Ya da maddi yönden iyiye gitmek.
Basdun:Baston
Betdelek: Münasebetsiz.
Bolpazarı: Bolu’nun pazarı olduğu gün: Pazartesi
Bıldır: Geçen sene.
Bıdırdaşmak: Konuşmak.
Bicik: Bir tane
Büllemek: Üzerini örtmek.
Badaşamamak: Birisiyle anlaşamamak, geçinememek.
Bem: Benim
Bezi: Bazı.
Buruş: Hoşaf yapmak için kurutulmuş erik.
Beserek: Saf, anlayışı kıt olan kişi.
Böttürmek: Bir şeyi ateşte közlemek.
Böğemek: Akan suyun önünü germek, bent yapmak.
Bayrı: Bari.
Birezden: Biraz sonra.
Bi ta: Bir daha
Böne: Böyle
Bölet:Havuz
Buva: Baba
Bolbazarı: Bolu’nun pazarı olan Pazartesi günü.
C
Cıllamak: Tiz sesle bağırmak.
Cırmalamak: Tırmıklamak.
Cebelleşmek: Birisi ile inatlaşmak, onunla uğraşmak.
Ceyran :Elektrik
Curuk: Hindi
Cocor: Hindi
Cingan : Çingene
Cımbıldak: Hafifmeşrep
Cüme: Cuma
Cacur: Fermuar
Ciciklemek: Küflenmek
Cazı: cadı
Cıdavı: Arsız
Curu: Sulu.İçinde suyu fazla olan.( Curu hamur yoğurdum.)
Conguldatmak: İçinde sulu bir şey olan kabı, sallamak.Sıvı maddenin çalkalanmasına sebep olmak.
Cibertmek: İyice dövmek.
Curutmak: Koyu bir maddeyi sulandırmak.(Süzme yoğurdu curuttum.)
Cuvap: Cevap.
Ç
Çükündür: Şeker pancarı
Çon: Kalça
Çınır: 1-Sınır.2 –Karda açılan yol.
Çelertme: Yaramaz, uykusuz, huysuz bebek.
Çalmak: Sürmek(Ekmeğe yağ çaldım.)
Çekişmek: Azarlamak.
Çemkirmek: Bağırıp çağırmak.
Çiğmızrak:Tamamen, hepsi.(Ağaç çiğmızrak çiçek açmış.)
Çemek: Geveze.Büyüklere karşılık veren.
Çezmek: Çözmek
Çiritmek: Çömelmek
Çampıldatmak: Sulu bir şeyi sallamak.( Bardağı çampıldatınca, su döküldü.)
Çırpıştırmak: Dövmek.
Çıkatdıramamak: Kim olduğunu hatırlayamamak, tanıyamamak.
D
Datlımcak: Tatlımsı
Dargamak: Dağınıklığı toplamakdüzeltmek.
Dinelmek: Dikilmek.
Dömbelek: Darbuka
Dombay: Manda
Dokdur: Doktor
Demden: Demin, biraz önce.
Dıngıldak: Konulduğu yerde düzgün, dengede durmayan.(Bu masa dıngıldak.)
Dığdı: Tığ işindeki her bir zincire verilen ad.
Debildemek: Kımıldamak.
Diş: Örgü örmekte kullanılan şiş.
Dürü: Düğün hediyesine verilen ad.
Denişik: Değişik
Dizlik:Uzun paçalı iç giysisi.
Di’ha: İşte
Döbellenmek:Yuvarlanmak.
Döblecik: Üzerinde yalnız iç çamaşırı bulunan kişinin görüntüsü.
Dirgez: Diri.(Kumaş için kullanılır.)
Dutlaştırmak: Birinin eline herhangi bir şeyi alelacele vermek.
Duravarmak: Yorulmak.
Doru: Doğru
Domatiz: Domates
Dobalan: Lop yumurta
Dolav:Dolap
E
E’ce: İyice
Emme:Ama
Ediraf:Etraf
Ertişmek: Birisiyle sürekli uğraşmak, musallat olmak.
Esik: Eksik
Ezelde: Tevekkeli
Eşi: Ekşi
Eşimek: Surat asmak.
Elpiştirme:Yaramaz ve bilmiş kız çocukları için kullanılır.
Ekceyvice: Eni konu, iyice
Eyellim: Eğer ki
Evitlemek: Ayıklamak.
Eplemguç: Tahteravalli
Ettiyarar: İhtiyar.
Ettiyallamak: İhtiyarlamak.
Evzalı: Nazlı.Kahrı zor çekilen kişi.
Emeyara: İstenildiği kadar iyi olmayan.
Emişik: Süt kardeş.
Ebrik: Yumuşak.(Genelde börek için kullanılır.)
Ellek: Sözünde durmayan, dönek.
Enim şenim: Enikonu
Enatdar:Anahtar
F
Fıydırmak: Fırlatmak
Fızlaşmak: Soğuktan ellerin ayakların donması.
Fızlı: Hızlı
Faslı: Kesilen böreğin her bir parçasına verilen ad.
Faşdırdamak: Kızıp, sinirlendiğini davranışlarıyla belli etmek.
Fike: Musluk
G
Gada: Kadar
Garı: Kadın
Galla: Kadınlar.
Galan: Artık, şimdiden sonra.(Bu işi bıraktım galan.Çalışmayacağım.)
Gafa Kâadı: Nüfus kâğıdı.Gayfe:Kahve.
Gı: Kadınlara, kızlara yönelik hitap şekli. Kız. ”Al gı! Şunu mutfağa götür.)
Gır: Gurbet.(Bizim çocukların hepsi gırda.)
Gış:Kar.(Bu yıl pek gış yağdı.)
Gabahet: Kabahat
Gıygaşık: Aralık kalmış, tam kapanmamış.( Bebeğin gözleri gıygaşık.Şimdi uyuyacak.)
Gıymatlı: Kıymetli
Gan yokarı: Karnı yukarı gelecek şekilde, sırt üstü yatar vaziyetine verilen ad.
Gicirgen: Isırgan otu
Gakılı: Ağzına kadar dolu.
Gağşamak: Vidalı, menteşeli bir eşyanın zamanla gevşemesi.
Gödermek: Soğuktan eli ayağı buz kesmek.
Gondurmak: Üstünden ölçmek, tahmin etmek.
Ganzımak: Dik duran bir şeyin,geriye yatması.
Gatın gatın: Kat kat, tekrar tekrar.
Gınamsık: Sinameki.
Gegemek: 1-Çentik 2- Tığın ucundaki çıkıntıya verilen ad.
Guytak: Çukur, rüzgâra kapalı yer.
Gapcık: Kabuk
Güccük: Küçük
Gülüş çığrış: Güle oynaya, neşeli.
Girenlemek: Havanın sertleşmesi.
Gımcıklamak:Yerinde duramamak.Bir sıkıntısını, bir acelesini belli etmek.
Gırcınmak: Bir sıkıntını bir rahatsızlığı, çeşitli davranışlarıyla belli etmek.(Hastayın deye gırcınıp duru.)
Gamildetmek: Ağır bir eşyanın, onu kaldıran kişiyi zorlaması.
Gaşım : Kardeşim
Gızınmak: Ateşte veya sobada ısınmak.
Ganırtma: Lâf anlamayan.Sözden ve olaylardan pek etkilenmeyen.
Ger’den geri:Uzaktan uzağa.
Garece: Ne az, ne çok.Kararında.
Gaypancak: Kaygan olan.
Gakmak: Kalkmak
Gonşu: Komşu
Goygamak: Kaldırmak, yerine koymak.
Goyvermek: Bırakmak, salıvermek.
Gorava: Kızılcıktan yapılan konsantre.
Gozurdamak:Diklenmek.Bir konuda bilmişlik taslamak.(Hadi ordan! Gozurdayıp durma.)
Gözel: Güzel
Göynümüş: Çok fazla olgunlaşmış meyve için kullanılır.(Bu armut göynümüş.)
Göğercin: Güvercin
H
Habar: Haber
Hışdamamak: Hiç oralı olmamak, aldırmamak.
Hışdınmamak: Hiç oralı olmamak, aldırmamak.
Hiyonklamak: İki veya daha fazla kişinin, aralarında gereksiz yer ve zamanda konuşması.
Hıra: Küçük
Hayat: Evlerde giriş katındaki ayakkabı çıkarılan yer.
Hinci: Şimdi.
Havayelli: Avare
Hayallamak: Şüphelenmek.
Haydırdamak: Avare avare gezmek.
Hengâme: Ana baba günü.
Hesaret: Hastalıktan ya da çok çalışmaktan bitkin düşmek.
Heva: Hava
Heva yere:Boşoboşuna
Hıcacık:Ufacık.
Hırkıldaşmak: Ağız dalaşı yapmak.
Hılhış: Karın doyurmayan, abur cubur yiyecek.
Huysutmak: Bir davranıştan, bir yiyecekten nefret etmeye neden olacak bir duruma düşmek.
Hevla: Helva
Handendir:Ne zamandır.(Handendir hastayın.)
I
Iccak: Sıcak
Ih: Soğuğa, rüzgâra kapalı yer
Irahat: Rahat
Iramazan: Ramazan
Irılmak: Kadının hamileyken, çocuğunu kaybetmesi.
Irmak: Çamaşırhane
Ildırışık: Çok aydınlık.
İ
İmmana: Çok
İnce ibaret: İyice.(Doktor, ince ibaret muayene etti.)
İrkmek: Biriktirmek.
İsan: İnsan
İpildemek: Hafif hafif kıpırdamak.(Perde rüzgârdan ipildiyor.)
İslah: Adeta
İnkipda: İptida, ilk önce.
İlkipda: İptida, ilk önce
İlmek: Değmek, temas etmek.
İlâzım: Lâzım
İlimon: Limon
İşlim güşlüm: Enikonu
İkrahsınmak: Tiksinmek.
İrezil: Rezil
K
Kaşık sapı: Mudurnu’nun yöresel yemeği.Hamurişi bir yemek türü.
Kelem: Lâhana
Karakabuk: Kestane
Kaykıla kalmak: Ölmek, soğuyup buz gibi olmak.
Kösülmek: Yorulmak.
Kürtün yığmak: Karlı bir havada, rüzgârın karı, bir taraf yığması.
Kezlemek: Birisini pusuya düşürmek için fırsat kollamak.
Korkagelmek: Birden bire korkmak.
Kehat: Kâğıt
Kerezimek: Günden güne sağlığın bozulması.( Bu ağaç da iyice kerezidi.)
L
Löbürdemek: Söylenmek
Laylon: Naylon
Liylaki: Leylak
Lağap: Lâkap
Löbet: Nöbet
M
Müceddet: Yeni
Menemme: Galiba
Mani: Her zaman, sürekli
Murabba: Salça
Mahya: Panayır
Masarıf: Masraf
Mor badılcan: Patlıcan
Mısmıllamak: Sözle veya dayakla birini cezalandırmak.
Mıncıklamak: Yumuşak bir şeyi parmaklar arasında sıkmak.
Merdemen: Merdiven
Mezellik: Mezarlık
Makat: Sedir veya divan örtüsü
Mayiş: Maaş
Metiro: Metre
Mehel olsun: Oh olsun!
Malhazır: Kapaklı bakır tabak.
Müstembel: Kullanılmış, yeni olmayan.
Makseten: Mahsuscuktan
Mıymıy: Mızmız,ağır kanlı.
Manâcı: Her şeye bir kusur bulan.
Mahna bulmak: Ayıplamak
Mozak: Çam kozalağı
Meh: Almaktan emir.
Mubal: Vebal
N
Nemelhacatın: Nene lâzım, nene gerek?
Nankısı: Hangisi?
Nahak yere: Haksız yere, boşu boşuna
Naşırfa: Maşrapa
Nom hayır: Hayırsız
Ne man: Ne kadar da...
Nara?: Ne gezer, nerde!
Narasın?: Ne gezer, nerde!
Nosbatar: Sevimsiz, suratsız.
Nuçun: Niçin
Nipacan: Ne yapacaksın?
Nepacan?: Ne yapacaksın?
Nipbatsınız: Ne yapıyorsunuz.
N(M)üzümsuz: Lüzümsuz
O
Olakalmak: Biriyle uğraşmak, musallat olmak.
Oyasa: Uyuşuk, eli ağır
Ordan kere: Ondan sonra...
Olduk gada: Yasak savacak kadar, yarım yamalak
Oyurgalamak: Teğellemek
Okumak: Davet etmek.
Osamak: Aldanmak, yanılmak.
Otobos: Otobüs
Olduk gada: Oldu diyecek kadar.Adet olacak kadar.
Ö
Öset: O saat, hemen, derhal
Öşertmek :Abartmak
Örüklemek: Ağzına kadar doldurmak.
Örüzger: Rüzgâr
Öne: Öyle
P
Padadiz: Patates
Pavkırmak: Sinirli sinirli bağırmak.
Pavlika: Fabrika.
Piskevit: Bisküvi
Pösteki: Hayvan postu
Pekemek: Bir şeyin ağzını kapatmak.
Peşkir: Ucu saçaklı havlu
Penayir: Panayır
Periz: Perhiz
Panga: Banka
Pantul: Pantolon
Pazı:Hamur yumağı
Pala: Kumaş parçası
Parı: Biraz
Pallamak: Odunu baltayla parçalamak.
Pısmak:1-Sinmek, gizlenmek.2-Hacmin azalması.
Pıyırtdak: Derhal ,hemen.( Çarşıya pıyırtdak gittim, geldim.)
Pıska: Kapuska
Piyazlamak: Dolduruşa getirmek.
Parıldamak: Tirtemek
R
Rico etmek:Yaka silkmek.Nefret etmek.
Radıyo: Radyo
Ravak: Çok koyu şerbet
Rabbini sormak: Kin beslediğini birine, dersini vermek, intikam almak.
Rahmet:Yağmur
S
Sehet: Saat
Süren süren: Akın akın
Sentil savuş: Yalpalaya yalpalaya
Sındı: Makas
Seyitmek: Koşmak.
Sacicak: Sac ayağı
Sürgüç: Bulaşık bezi
Sarkmak: Özenmek, heves etmek
Salak: Ağaçtan yapılmış uzun sırık.
Salık: Sağlık
Soğuklamak: Üşütmek
Susa: Şose
Sıpıtmak: Fırlatmak
Sıyırıvermek: Başıboş bırakmak
Sıyıttırmak: Bir uçtan girip, öbür uçtan çıkmak, gezmek.
Saysınmamak: Saygı göstermemek
Sıkılamak:1-Birini konuşturmak için sıkıştırmak.
Selpeş: Serbest
Sünge: Ekmek fırınının külünü, kömürünü temizlemekte kullanılan, ucunda bez takılı sopa.
Söyündürmek: Söndürmek.
Sormak: Emmek
Ş
Şaklamak: İkiye bölmek.
Şinci: Şimdi
Şinciye gada: Şimdiye kadar
Şipdek: Hemen anında etki etmek.(İlâç içince ağrılarım şipdek kesildi.)
Şöne: Şöyle
T
Ta: Daha (Ta çok beklesin o gelecek diye.)
Tentene: Dantel
Töskürmek: Birini yıldırmak, geri çekilmesini sağlamak.
Taranmak: Yıkanmak
Tüylü tombak: Şeftali
Talike: Tehlike
Tosturdamak: Tafra etmek.
Tulu: Dolu(yağış).
Tasımlamak: Kafadan ölçmek, biçmek.
Tavsımak: Bir şeyin şiddetinin azalması
Tıknacık: Küçücük ama kullanışlı ev.
Temek: Ahır penceresi
Tığteber: Tamamen, hepsi
Tosba: Kaplumbağa
Taklaştırmak: Araştırmak, soruşturmak
Tedik: Çabuk
Tehne: Tenha
Tehnelmek: Tenhalaşmak
Töbusun: Tövbe olsun
Takanak: Takıntı
Tokaç: Elde çamaşır yıkarken kullanılan, fırın küreğine benzer âlet.(Çamaşırları tokaçlamazsan kiri akmaz.)
Töbeler hakku uçun: Andolsun ki.(Böyle yaptığını bir daha görürsem, töbele hakkı uçun darılırım sana.)
U
Ufecik: Ufak
Uçun: İçin ( Sizin uçun yaptım bu yemekleri.)
Unca: O kadar(Unca söyledim yapma diye ama, dinletemedim.)
Uşak: Çocuklara hitap şekli.(Uşak! Çabuk buraya gelin.)
Uvvaşık: Uyuşuk
Ü
Ürya: Rüya
Ünnemek: Bağırmak
Ürgendere: Üvendere
V
Vakıt: Vakit
Vire: Habire, durmadan.
Velesbit: Bisiklet
Y
Yuka: İnce
Yere beraber: Alçak gönüllü
Yüzü yerde: Alçak gönüllü
Yaah: Hayır, olmaz.
Yaslahaç: Hamur açılan tahta
Yanız: Bir şeyin kenarı
Yarsımak: Özenmek
Yıldırdak: Hafif meşrep
Yence: Hafif
Yeren: Arkadaş
Yetirik: Şımarık, sonradan görme.
Yetirememek: Kullandığı, harcadığı bir şeyi ayarlayamamak.(Maaşımı yetiremeyon.)
Yalabık: Kaygan
Yekselemek: Birini küçük görmek.Onu sindirmeye çalışmak.
Yapışak: Aşırı titiz, sinameki
Yalapşap: Yarım yamalak, acele yapılan iş.
Yavıldamak: Oyalanmak, çok yavaş hareket etmek.
Yırçalmış: Arsız, söz dinlemeyen, yüzsüz.
Yo: Kez, defa
Yosa:Yoksa
Z
Zırıncımak: İnat etmek, üstelemek, askıntı olmak
Zibillik: Çöplük
Zoba: Soba
Zerhoş: Sarhoş
Zatı: Zaten
Zipci: Söğüt dalından yapılan düdük
Zartlak: Palavracı
Zıngıldatmak: Kımıldatmak.Sallamak.(Masayı zıngıldatma.)
Zinhar: Asla, kat’iyen
Zurnata: Zurna, klarnet
Zurnatacı: Zurna veya klarnet çalan kişiye verilen ad.
Derleyen:Kâmuran ESEN